Dede Efendi’nin Kayıp Isfahan Âyini Güftesi

Dahi bestekârımız İsmail Dede Efendi’nin besteleri mevcut olan yedi âyîninden başka Isfahan makamında da bir âyin-i şerîf bestelediği bilinir. Mevlâna Müzesindeki bir âyin mecmuasında bulunan kayda göre bu âyin, 1252 Ramazan’ında tamamlanıp ilk olarak aynı yılın 25 Şevval’inde (2 Şubat 1837) Yenikapı Mevlevihanesi’nde okunmuştur.(1)

Dede Efendi’nin Isfahan âyini konusunda fazla bilgiye sahip değiliz. Bazı kaynaklarda sadece kayıp olduğu belirtilirken diğer bazı kaynaklarda onun bir selâm olarak bestelenmiş olduğu, Dügâh veya Sabâ ile tamamlandığı; fakat zamanla unutulduğu yazılıdır.

Isfahan âyininin bu yazıda sunacağımız güftesini, Konya Mevlâna Müzesi Kütüphanesi’nde 4598 numarada bulunan âyin ve na‘t-ı şerif mecmuasından aldık. 52 yapraklı ve 15 satırlı bu eser, fevkalâde özenli, altın çerçeveli sayfalar içinde nefis bir nesih hattıyla yazılmıştır. Belki de önemli birisi için hazırlanmıştır. Başlıklar ve terennüm lafızları kırmızıdır. Fakat maalesef yazılar, yer yer solmuştur. Sonunda kitabın 1301 (1883-1884) yılında bittiğine dair kayıt vardır.(2)

Abdülbaki Gölpınarlı tarafından Konya Mevlâna Müzesi Yazmaları isimli katologda (III,208-209) tanıtımı yapılmış olan bu kıymetli mecmuada, terennüm lafızlarıyla beraber güfteleri yer alan 26 âyin(3), yaprak numaraları ile şunlardır: (Konservatuvar neşrindeki(4) fasikül ve sayfa numaraları parantez içinde verilmiştir.):

1b’de Nâyî Osman Dede’nin (ö.1729) Rast âyini (Kons.VI,366);
4a’da Sultan III Selim’in (ö.1808) Sûz-i dilârâ âyini (Kons.XIII,510);
5a’da Musâhib Ahmed Ağa’nın (ö.1794) Nihâvend âyini, (Kons. XII,482);
7a’da bestekârı bilinmeyen (beste-i kadîm) Pencgâh âyini (Kons. I,276);
9a’da Selânikli Necib Dede’nin (ö.1883) Sûzinâk âyini (Kons. -)(5);
11a’da Nâyî Osman Dede’nin Hicaz âyini (Kons. IX,430);
13a’da Musâhib Ahmed Ağa’nın Hicaz âyini (Kons. XI,465);
14b’de İsmail Dede Efendi’nin (ö.1846) Nevâ âyini (Kons. XVIII,604);
16a’da bestekârı bilinmeyen (beste-i kadîm) Hüseynî âyini (Kons. III,300);
17b’de İsmail Dede Efendi’nin Sabâ bûselik âyini (Kons. XIX,615);
18a’da Abdülbâki Nâsır Dede’nin (ö.1821) Acem Bûselik âyini (Kons. XIV,533);
19b’de Mustafa Itrî Efendi’nin (ö.1712) Segâh âyini (Kons.V,344);
21a’da bestekârı bilinmeyen (beste-i kadîm) Dügâh âyini (Kons. III,289);
22a’da Nâyî Osman Dede’nin Çârgâh âyini (Kons. VIII,413);
24a’da İsmail Dede Efendi’nin Sabâ âyini (Kons. XVI,579);
25a’da Nâyî Osman Dede’nin Uşşâk âyini (Kons. VII,395);
26b’de Köçek Mustafa Dede’nin (ö.1688) Beyâtî âyini (Kons. IV,324);
28a’da İsmail Dede Efendi’nin Isfahan âyini (Kons.-);
29a’da Abdürrahim Künhî Dede’nin (ö.1831) Hicâz âyini (Kons. XV,559);
31a’da İsmail Dede Efendi’nin Hüzzâm âyini (Kons. XX,633);
32a’da Şeydâ Hâfız Dede’nin (ö.1799) Irâk âyini (Kons. X,448);
34a’da Bursalı Sâdık Efendi’nin (ö.1780 veya 1790) Beste-nigâr âyini (Kons. XXIV,713);
34b’de İsmail Dede Efendi’nin Beste-nigâr âyini (Kons. XVII,588);
36a’da İsmail Dede Efendi’nin Şevk-ı tarab âyini (Kons. XXI,651);(6)
37a’da Mustafa Nakşî Dede’nin (ö.1853) Şedd-i Arabân âyini (Kons. XXIII,697);
38b’de İsmail Dede Efendi’nin Ferah-fezâ âyini (Kons. XXII, 670).
51-52’de Niyaz âyini vardır.

Bundan sonra na‘t-ı şerif metinleri yer almaktadır.

Görüldüğü üzere bu mecmuanın önemli taraflarından birisi, içerisinde İsmail Dede Efendi’nin bestesi kayıp olan Isfahan âyîninin güftesinin bulunmasıdır. Yaprak 28a-29a arasında yer alan metin şöyledir:

“Ayîn-i Şerîf, Düyek, Beste-i Ser-müezzin-i Şehriyârî İsmâil Efendi, Isfahan

(Selâm-ı Evvel):

*Ey ferd ü hayy ü dânâ yâ Rabbenâ zalemnâ(7)
Tevfîk bahş mâ râ yâ Rabbenâ zalemnâ

Hey yâr mahbûb-i men
Mâ âciz ü fakîrîm ser-geşte vü hakîrîm
Der bend-i ten esîrîm yâ Rabbenâ zalemnâ(8
)
Hey yâr mahbûb-i men
Mergûb-i men matlûb-i men
Yâr yâr yüreğim dôst dôst
Del ciğerim yâr gör ki neler var

*Ey çerâğ-ı âsumân ü rahmet-i Hak ber zemin(9)
Nâle-i men gûş dâr ü derd-i hâl-i men bi-bin
Yâ murâd-i men bi-dih yâ fâriğam kün ez murâd
Va‘de-i ferdâ rehâ kün yâ çünan kün yâ çünin
Ey Senâyî rev meded hâh ez revân-i Mustafâ
Mustafâ mâ câe illâ rahmeten li’l-âlemîn(10)
*Âşık oldum bilmedim yâr özgelerle yâr imiş(11)
Allah Allah âşıka bunca cefâlar var imiş [Mükerrer]

Yâr yâr dôst dôst belî yârim
Yâr yâr dôst dôst belî yârim

*Hüsn yekî hasen yekî yâr yekî sühan yekî(12)
Rûh yekî beden yekî yâr yekî sühan yekî
Aşk u melâletem yekî sakm u selâmetem yekî
Men‘ ü melâmetem yekî yâr yekî sühan yekî

Yâr yâr dôst dôst belî yârim
Yâr yâr dôst dôst belî yârim

Metinde bundan sonra Dügâh (Beste-i kadîm) âyininin metni terennümleriyle birlikte yer almaktadır. Dügâh ve Sabâ âyinlerinin güfte ve besteleri yayınlanmış eserlerde bulunduğundan burada tekrarına gerek yoktur.

Bu münasebetle en görkemli, en sanatlı, rûhnüvâz eserleriyle gönüllerde taht kurmuş olan ölümsüz bestekârımız İsmâil Dede Efendi’ye minnetlerimizi ifade ederek rahmet ve mağfiretler diliyoruz.

Dr. Yakup ŞAFAK
Kaynak: Mutriban.COM

Dipnotlar:

  1. Abdülbaki Gölpınarlı, Konya Mevlâna Müzesi Yazmaları, Ankara, 1971, II, 269; Yazma no: 2189.
  2. Eserin CD’sini temin hususundaki yardımından dolayı Mevlâna Müzesi Müdür Yardımcısı Sayın Dr. Naci Bakırcı Bey’e teşekkür ederim.
  3. Merhum Gölpınarlı, dalgınlıkla veya aceleyle eserde 22 ayinin mevcut olduğunu bildirip bunların isimlerini, usûl ve bestekârlarıyla birlikte yazmış; bir tanesinde bu kayıtların bulunmadığını belirtmiştir. Halbuki mecmuada toplam 26 âyîn-i şerîf mevcuttur; bestekârı kayıtlı olmayan âyin de Mustafa Nakşî Dede’nin Şedd-i Araban âyinidir.
  4. Rauf Yektâ ve diğ., Mevlevî Âyinleri, İstanbul Konservatuvarı neşri, İst., 1934-1939.
  5. Konservatuvar neşrinde ve Sadeddin Heper’in, Mevlevî Âyinleri’nde (2.bs., Konya, 1979) bulunmayan bu âyin için bkz. Fatih Salgar, Mevlevî Ayinleri, İstanbul, 2008, s.718 vd.
  6. Bu âyîn-i şerîfin İsmail Dede Efendi’ye, şeyhi Ali Nutkî Dede Efendi (ö.1804) tarafından hediye edildiği bilinir. Hâkim kanaat, bestenin İsmail Dede tarafından işlenip geliştirildiği yolundadır. Onun için birçok mecmuada görüldüğü gibi bu mecmuada da beste, İsmail Dede adına kaydedilmiştir.
  7. Vezni; Mef‘ûlü fâilâtün mef‘ûlü fâilâtün [Muzâri]. Na‘t-ı şerîfler arasında da bulunan “Monlâ Celâl” mahlâslı bu manzûme, Hz. Mevlâna’ya nispet edilen şiirlerdendir; fakat onun değildir.
  8. Tercümesi: “Ey bir olan, diri olan, âlim olan Allah! Ey Rabbimiz, (biz nefsimize) zulmettik. Bize (sana itaat yolunda) başarı ver. Biz âciziz, yoksuluz; zelîl ve başı dönmüş haldeyiz; beden bağında esiriz. Ey Rabbimiz, (biz nefsimize) zulmettik.” Araf Sûresi 23. âyete, yani Hz. Âdem ile Havvâ’nın tevbesine işaret edilmektedir. Dördüncü mısraın başındaki kelime “Ger”dir. Fakat na‘t-ı şerîf metinlerinde gördüğümüz gibi “Der” manaya uygundur.
  9. Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilât [Remel]. Hz.Mevlâna’nındır; Dîvân-ı Kebîr, gz.nu.1974; trc.IV,52 [Külliyyât-ı Şems yâ Dîvân-ı Kebîr, nşr. Bedîuzzamân Furûzânfer, I-VIII, Tahran, 1336-1345 hş.; Divan-ı Kebir (Tercümesi), trc. Abdülbaki Gölpınarlı, I-VII, 2.bs., Ankara, 1992. İlk iki beyit, Musâhib Ahmed Ağa’nın Nihâvend âyininin 1. selâmında geçer.
  10. Tercümesi: “Ey gökyüzünün ışığı ve Hakk’ın yeryüzündeki rahmeti! Benim feryadımı duy, dertli hâlimi gör. Ya muradımı ver, ya da beni (bu) murattan âzâde kıl. (İşimi) yarına bırakma; ya öyle yap ya böyle. Ey Senâyî, yürü, Mustafa (a.s.)’ın ruhundan meded iste; (çünkü o) ancak âlemlere rahmet olarak gelmiştir.” Enbiyâ Sûresi, 107.âyete işaret edilmektedir. Gölpınarlı’nın şiirdeki mahlâs ile ilgili izahı şöyledir: “Bu beyitten, Mevlâna’nın nâdir olmakla beraber, pek saydığı Hakîm Senâyî’nin mahlâsını kullandığı da anlaşılmaktadır; netekim Şems’e Senâyî dediği vardır.” (Divan-ı Kebir Tercümesi, IV,438)
  11. Dügâh (Beste-i kadîm) ve Hüzzam (İsmail Dede Ef.) âyinlerinin 1.selâmlarında da geçen bu beytin şairini bilmiyoruz. Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün [Remel]. Bugünkü dille ifadesi: “Sevgilinin, başkalarıyla dost olduğunu bilmeden âşık oldum. Allah, Allah! Demek ki âşıkların böyle cefâları varmış!”
  12. Nâyî Osman Dede’nin Hicaz âyininin 3. selâmında 4 beyit; İsmâil Dede Efendi’nin Hüzzam âyininin 1. selâmında 3 beyit olarak yer alan bu manzûmenin de şairini bilmiyoruz. Vezni: Müfteilün mefâilün müfteilün mefâilün [Recez]. Bugünkü dille ifadesi: “Güzellik bir, güzel bir, sevgili bir, söz bir. Ruh bir, beden bir, sevgili bir, söz bir. Aşkım ve bıkkınlığım bir, hastalığım ve iyiliğim bir; kovulmam ve kınanmam bir, sevgili bir, söz bir.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.