Sanat Müziğiyle Halk Müziğinin Kökleri Ayrı mı?

İnsanların kendi kendilerine yapacağı en büyük iyiliği de, kötülüğü de onlara başkasının yapması mümkün değildir. “Türkçülüğün Esasları”nda Ziya Gökalp şöyle diyor:

“Türk halk musikisi harsımızın (kültürümüzün) musikisidir, usulle yapılmaz. Farabi’nin Bizans’tan tercüme ve iktibas ettiği Osmanlı musikisi ise medeniyetimizin musikisidir; usulle yapılır, düm-tek musikisidir. Müslüman milletler, mimaride olduğu gibi musikide de orijinal bir sanat meydana getiremediler. Aslında buna müslüman musikisi de denemez, çünkü ortodoksiarın, ermenilerin, yahudilerin de müsikisidir… Türk enmuzeci herşeyiyle güzel, Osmanlı enmüzeci herşeyiyle çirkindir.” (Kültür Bak., İst. 1976, ı. baskı, ss. 28-29, 53).”

Madem bu kadar Türkçüsünüz, niye “örneği” demek varken Osmanlıca “enmuzec”i kullanıyorsunuz?” demezler mi adama? Geçelim.

Yunan asıllı politika sözünün tanımı “devlet yönetme bilim ve sanatı”dır. Ancak, hemen bütün sözlüklerin “amacına ulaşmak için düşündüğünden farklı konuşup davranmak”, politikacı için de “birine hoş görünüp dalkavukuk ederek işini yürüten” gibi mecazi anlamlara da yer vermesi dikkat çekicidir. Amacı ne olursa olsun yalan ve riyaya hiç tahammülü olmayan ‘Sanat’ın politikaya bulaştırılması, politik heves ve emellere alet edilmesi, ona kültürler ve inançlarüstü yüceliğini kaybettirip soysuzlaştırmaktan başka şeye yaramaz. Ihtisas alanları olmayan konularda konuşan insanlar bazen öyle büyük hatalar yaparlar ki, kuyuya taş atan deli misali, kırk değil, kırk milyon akıllı kırk yıl uğraşsa düzeltemez. Müzikten hiç anlamadığı halde kendini müzikolog zanneden sosyolog Z. Gökalp de, Osmanlı düşmanlığı politikası hatırına, bu büyük günahı işleyenlerdendir. Nitekim, genelolarak Osmanlı, özelolarak Türk küıtÜrü ile ilgili olarak yukarıda aktardığımız sözlerinin bir tek kelimesi bile doğru değildir. Hepsini düzeltmek için yerimiz yetersiz, ama Türk halkının -müzisyen olsun olmasın- bu yanlışların doğrusunu bilmeye hakkı vardır.

1) Sanat Müziği-Halk Müziği ayrımı önce deyim olarak yanlıştır (sadece yanlış da değil, çok ağır bir gafve bilgisizlik örneğidir). Sanat müziğinde halk mı yok, halk müziğinde sanat mı yok? Maalesef TRT’nin uydurduğu bu saçmalık yıllardır sürüp gidiyor.

2) Klasik musikirniz de, folklor musikimiz de kültürümüzün müziğidir ve her ikisi de balgibi usulle yapılır. Askeri müzikte kös-zil-çevgen, tekke müziğinde bendir-halile, klasik müzikte kudüm.

3) Osmanlı musikisinin Farabi tarafından Bizans’tan tercüme ve iktibas edildiği iddiasına gelince. Fransız müzik bilginlerince yazılmış olan Larousse de la Musique’teki “Bizans Müziği” maddesine bir göz atmak dahi, bu iddianın ilmi disiplinden ne kadar uzak olduğunu isbata yeter. Aynen tercüme ediyorum: “Bizans musikisinin yüzyıllarca Türk musikisinin büyük etkisi altında kalmış olması, XIV. yy.’dan önceki hali hakkında fikir edinilmesine imkan bırakmamaktadır” (paris 1957, C.I, s.144). Ayrıca, Farabi Türk olduğu için başka bir müzik arama ihtiyacında olamayacağı gibi, müzikte kitap olmadığı için tercüme de, iktibas da edilemez. Gökalp, politikasına uygun düşmediği için, bunları öğrenemeden göçtü. Ama asılsız fikirlerine.

1) Halk müziğimiz de, klasik müziğimiz de, askeri ve dini müziklerimiz gibi, bu milletin öz malı ve eseridir.

2) Her ikisi de aynı koma aralıklı ses sistemine, makam-usul-çalgı-form ve şiir özelliklerine dayanır.

3) Her iki türün, adı geçen konuların kullanımında gösterdiği farklılıklar, kesin olarak kök ayrılığından değil, icra edildikleri çevrelerin şart Ve özelliklerinden kaynaklanır. Yoksa, şehirde Uşşak, köyde Kerem diyen; Aksak usulünü basitçe “9 zamanlı” olarak öğrenen; şehirde tanbur, köyde (aynı aileden) bağlama çalan; tanburla “taksim”, bağlamayla “açış” yapan; şehirde “gazel”, köyde “bozlak” söyleyen… ve nihayet, “Beni candan usandırdı, cefadan yar usanmaz mı? / Felekler yandı ahımdan, muradım şem’i yanmaz mı?” diyen şehir kültürüne, “Hüsnüne mağrur olma, Yusuf-u Ken’an mısın? / Mah yüzüne bir nikab çek, ben yandım el yanmasın” diye cevap veren köy kültürü, olsa olsa birbirinin kardeşidir, kafşıtı değil. Tabii ayırıcı-bölücü gözle bakan için değil, bütünleyici-kucaklayıcı gözle bakan için!.. *

* Konuyla ilgili daha teknik bilgi ve belge ihtiyacı duyanlar için bkz. C.T., “Türk Halk Musikisi~Klasik TürkMüsikisıı’, ERDEM (Atatürk Kültür Merkezi dergisi), C. I, Mayıs 1985, ss. 559-571.

Cinuçen TANRIKORUR
Kaynak: Aksiyon, Sayı: 12 / Tarih: 25-02-1995

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.