Neyzen Aka Gündüz Kutbay özlemle yâd edildi

Ünlü neyzen Aka Gündüz Kutbay vefatının Otuzuncu Yılında Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sevenleri ve  dostları tarafından hasretle anıldı.

 

 “Aka Gündüz Kutbay – Otuz Yılın Özlemiyle…”  etkinliği 28 Aralık 2009 Pazartesi akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştirildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nün düzenleyip, Kültür A.Ş’nin organizasyonunu üstlendiği programda ney üstadı Aka Gündüz Kutbay’ın yakın dostları hatıralarını naklederken, usta hanende ve sazendeler Kutbay’ın sevdiği ve icra ettiği eserleri seslendirdiler.

 Programın konukları Nihat Doğu, Abdi Coşkun, Ahmet Özhan, Fikret Karakaya, Mutlu Torun; hanende Munip Utandı; sazendeler Arif Erdebil (ney), Yavuz Akalın (ney),  Birol Yayla (tanbur), Taner Sayacoğlu (kanun) ve Fahrettin Yarkın (bendir) oldu. 

 Yansımalar grubu üyesi neyzen Aziz Şenol Filiz’in sunumu ve yönetiminde gerçekleştirilen etkinliğin açılış konuşması için sahneye gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürü Hüseyin Öztürk, Aka Gündüz Kutbay’ın Türk musiki tarihinde önemli yere sahip olduğunu, sanatının vefatından yıllar sonra onun yolundan giden öğrencileri ve musikişinaslarla devam etmesinin onu daha değerli kıldığını belirterek böyle bir programa ev sahipliği yapmanın gururunu yaşadığını söyledi.

 Açılış konuşmasının ardından Aka Gündüz Kutbay’ın 1974 yılında evinde kaydedilmiş konuşması  dinlenildi. Kutbay’ın hayatından karelerin kendi üflediği ney kaydı eşliğinde 12 dakikalık bir slayt gösterimiyle perdeye yansıtılması ise programın en mânidar bölümlerinden biriydi.

 Etkinliğin ilk canlı icrası Aka Gündüz Kutbay’ın öğrencisi Yavuz Akalın’ın ney taksimiydi. Akalın’ın üflediği neyin özelliği rahmetli Aka Gündüz’ün emaneti olmasıydı. Taksimin ardından saz semaisi icra edildi.

 Aka Gündüz Kutbay’ın kadim dostu Nihat Doğu, konukların yaşça en büyüğü sıfatıyla ilk sözü alıp, 1950’li yıllardaki ortak müzik serüvenlerinin hayat boyu onları birbirine nasıl bağladığını anlattı. Nihat Doğu, 1950’lerin sonuna doğru hemen her gece bir üstadın evinde müzik icrası için toplanıldığını, kendilerinin de üç ayrılmaz dost (Aka Gündüz Kutbay, Cinuçen Tanrıkorur, Nihat Doğu) olarak bu toplantılara nasıl büyük bir heyecanla iştirak ettiklerini dile getirdi. Doğu’nun anlattığına göre 1960’lı yıllarda İstanbul Radyosu’nun açtığı imtihanlara 1600 kişi başvurmuş, sadece 5 kişi kazanabilmiştir. 5 kişinin üçü de bu müzik sevdalısı ayrılmaz dostlardır. Nihat Doğu konuşmasının sonunda Aka Gündüz’le bir dostlarının nişan meclisinde çaldıkları “komparsita”yı ve New York’ta Aka Gündüz ile sokaktaki bir flüt sanatçısının karşılıklı düet yaptıktan sonra hep birlikte nasıl ağladıklarını tatlı bir üslupla aktardı.

 

Nihat Doğu’nun konuşmasının ardından usta yorumcu Munip Utandı, Ruhi Ayangil yönetimindeki Boğaziçi Üniversitesi Türk müziği korosunda tanıştığı Aka Gündüz’ü rahmetle yâd ederek, onun sevdiği bir mersiye olan güftesi Recaizade Mahmut Ekrem, bestesi Şevki Bey’e ait “Gül hazin, sümbül perişan, bağzarın şevki yok” eserini seslendirdi.

 İcranın ardından neyzen Şenol Filiz, Aka Gündüz’ün hayatında Gavsî Hoca’nın dönüm noktası olduğunu, Hoca’nın kendisine “Ben sana bir çift kanat taktım. İster uçarsın, ister düşersin” nasihatinin çok önem arzettiğini; kendisinin ilkokul öğretimini tamamlayamamasına rağmen üst düzeyde kültür donanımına sahip, zamanı dolu dolu yaşayan bir insan olduğunun altını çizdi.

Aka Gündüz Kutbay’ın yakın dostlarından Abdi Coşkun da Kutbay’ın usta müzisyen niteliği kadar ahlâken de örnek bir şahsiyet olduğunu belirtti. Abdi Coşkun, Aka Gündüz’ün sanılanın aksine çok türde yemeğe düşkün olmayıp, aynı çeşit yemeği bıkmadan yiyebildiğini söyledi. Aka Gündüz’ün samimi, rahat, özgüveni yüksek, zaman mefhumuyla kendisini sınırlamayan bir yaşayışı tercih ettiğini, gün doğumunu seyredebilmek için sabaha yakın telefon açabilecek kadar kendisiyle içten bir muhabbetlerinin bulunduğunu vurguladı.

Abdi Coşkun’un konuşmasının ardından Aka Gündüz’ün öğrencilerinden Arif Erdebil’in ney taksimine bağlı olarak  Şevkefza Saz Semaisı icra edildi.

Üçüncü konuşmacı Ahmet Özhan rahmetli Aka Gündüz Kutbay’ın kâmil karakterli bir insan olduğuna dikkat çekerek onun bulunduğu yeri etkisi altına alan, öğrenmeyi çok sevdiği kadar paylaşarak öğretmekten hiç bıkmayan, derdini söylemeyen ama çevresinin derdine çare bulmak için her imkanı seferber eden, çocuk ve gençlerin doğru bir hayat sürmeleri uğruna titizlenen özel bir kişiliğe sahip olduğunun altını çizdi.

Kendisinin Türkiye’de tanınan bir sanatçı olmasının altında Aka Gündüz Kutbay’ın himmetlerinin inkar edilemeyeceğini söyleyen Ahmet Özhan, onunla yaşadıkları sahne çalışmalarından, turne programlarından anekdotlar anlattı. Özhan, Rahmetli Kutbay’ın “Bismillahirrahmanirrahim” ile ney açarak kâmil bir ses verinceye kadar neyi adeta bir zikir enstrümanına dönüştürdüğünü belirtti. İstanbul’da bir çok yeri birlikte dolaştıklarını söyleyen Ahmet Özhan, Aka Gündüz’ün sokakta top oynayan çocukların arasına karışıp oynadıktan sonra onlara ney üflediğini, çocuklara bildiklerini öğretmeyi şiar edinen bir anlayışa sahip olduğunu anlattı. 

 Ahmet Özhan Aka Gündüz’ün vuslatından sonra kendisinin ve bir arkadaşının görmüş olduğu mana (rüya)ları tasvir ederek sözlerini tamamladı. Usta sanatçı Ahmet Özhan daha sonra solist olarak, Aka Gündüz Kutbay’ın kendisine öğrettiği “2 oktavlık, yegâhla başlayıp tizle devam eden ses kullanımı”na  güzel bir örnek olan Sadettin Kaynak’ın nihavend bestesi “Ne dert kalır ne hüzün, bir sudur akan zaman, seni ilk gördüğüm gün, dedim ah benim olsan” şarkısını seslendirdi. 

 
Ortak tanıdıkları “Fehmi Usta”nın saz yapım atölyesinde yaşananlar, Fikret Karakaya’nın konuşmasının ağırlığını oluşturdu. Kendisiyle ilk kez 1975 yılı bir Ramazan gecesinde Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’nde karşılaştığını söyleyen Fikret Karakaya, iftardan sonra rahmetli Kâni Karaca’nın da katılımıyla gerçekleştirilen musiki meclisini hayatı boyunca unutamayacağını belirtti. Klasik kemençe sanatçısı Karakaya, “maharetli elleri vardı” diye yeteneğini vurguladığı Aka Gündüz Kutbay’ın  1978 yılı yazında mekan tuttuğu atölyedeki kemençe yapma serüvenini detayları gözden kaçırmayan bir anlatımla dile getirdi.

Konuşmanın ardından Enderûnî Hafız Hüsnü Efendi’nin bestenigâr şarkısı “Çok sürmedi geçti tarâb-ı şevki bahârım”ı Munip Utandı seslendirdi.

 

Şarkının ardından 8 dakika süren ikinci bir slayt gösterimi yine Aka Gündüz Kutbay’ın neyi eşliğinde sunuldu.

 

Program düzenleyicisi Aziz Şenol Filiz, İzmir’in Tire ilçesinde baba mesleği saatçilikle uğraştığı yıllarda aşina olmasına rağmen hayatında bir türlü yer açamadığı ney sazına TRT’de dinlediği bir ezgiden sonra ilgi duyduğunu belirterek, İstanbul’da konservatuara dek uzanan müzik macerasına ney ve uddan oluşan bu ezginin damga vurduğunun altını çizdi. Neyin Aka Gündüz Kutbay, udunsa  ezginin aynı zamanda bestekârı olan Mutlu Torun tarafından icra edildiği bu eserin Buselik Saz Semaisi olduğunu söyleyen Filiz, İstanbul’a geldiği yıllarda Hakk’a yürümüş olduğu için tanışma şerefine erişemediği Kutbay’ın musiki alanındaki manevi ilk hocası olduğunu sözlerine ekledi. Konuşmanın ardından Aziz Şenol Filiz ney ve Mutlu Torun udla bu güzel eseri (Buselik Saz Semaisi) seslendirdi.

 Programın son konuşmacısı  Mutlu Torun da kısa konuşmasında rahmetli Aka Gündüz’ün klasik eserlerden popüler bestelere, tasavvuftan caza kadar müziğin hemen her formunda ürünler verdiğini, yeniliklere açık geniş gönlüyle armoniyi iyi hisseden bir duyguya sahip olduğunu söyledi.

 1934-1979 yılları arasında ömür süren Aka Gündüz Kutbay’ı yaşayan haliyle günümüze taşıyan ve  ilgiyle izlenilen program hareketli bir saz eseriyle sona erdi. 
 

 İBB Kültür Müdürü Hüseyin Öztürk ve CRR Konser Salonu Genel Sanat Yönetmeni Kemal Karaöz, Aka Gündüz Kutbay’ın oğlu Hakan Kutbay ile

 kultursanat.org

Fotoğraflar: Bahadır Emre Bozkurtlar

 

Yorumlar
  1. dem dedi ki:

    Emeği geçenlerden Allah (c.c.) razı olsun.

  2. farukkart dedi ki:

    Hoş bir program olmuş, acaba kaydını siteye koymanız mümkün mü?

  3. ftrismail dedi ki:

    çok güzel bir program olmuş. okurken bile heyecanlandım. programın sesli veya görüntülü bir kaydını siteye koyabilirseniz çok güzel olur.

  4. faik dedi ki:

    ah ne büyük bir üstad….mekanı cennet olsun…