Uşşak Âyin-i Şerîf

Önceki Sayfaya Dön

Kutbü’n Nâyî Osman Dede

1. Selam

Âteş ne-zened der dil-i mâ illâ hû
Kûteh ne-küned menzil-i mâ illâ hû

Ger âlemiyan cümle tabîban bâşend
Hallî ne-küned müşkil-i mâ illâ hû

Bizim gönlümüzü tutuşturan odur (hû’dur) ancak. Yolumuzu kısaltan odur ancak. Bütün insanlar hekim olsa, (yine de) derdimize deva olan odur ancak.

İmrûz çi rûzest ki hurşîd dü-tâst
İmrûz zi rûzhâ birûnest ü cüdâst

Ez çerh be hâkiyan nisârest ü sadâst
K’ey dil-şüdegân müjde ki in rûz-i şümâst

Bugün nasıl bir gün ki güneş iki kat (güçlü)! Bugün (diğer) günlerden farklı; başka (bir gün)! Gökten, yerdekilere, “Ey âşıklar, müjde! Bugün sizin gününüz” diye nidâ geliyor, (saçı) saçılıyor.

Bî-aşk neşât u tarab efzun ne-şeved
Bî-aşk vücûd hûb u mevzun ne-şeved

Sad katra zi ebr eger be deryâ bâred
Bî-cünbiş-i aşk dürr-i meknun ne-şeved

Aşksız neşe, eğlence artmaz. Aşksız vücut, güzel ve ölçülü olmaz. Buluttan denize yüz damla düşse, aşk hareketliliği olmaksızın gizli inci olmaz.

Ez kenâr-ı hîş yâbem her demî men bûy-i yâr
Çün nigâr-ı hîş râ men mî keşem ender kenâr

Ruh çü âteş mey çü âteş aşk âteş her se hoş
Can zi âteşhâ-yi der-hem ber figân eyne’l-firâr

Her an kendi kendimi sevgilim gibi kucaklayınca, kendimde sevgilinin kokusunu buldum. Yüz, şarap, aşk ateş gibi, üçü de hoş. Can bu içiçe girmiş ateşler yüzünden, feryat içinde, “nereye kaçayım?” deyip duruyor.

2. Selam

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî

Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî

Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.

Ey âşıkan ey âşıkan men hâk râ gevher künem
Ey mutriban ey mutriban deff-i şümâ pür-zer künem

Ey âşıklar, ey âşıklar, ben toprağı mücevher yaparım; ey mutripler ey mutripler, definizi altınla doldururum.

3. Selam

Ey şehd-nûşîn-i lebet pâk ez heme âlûdegî
Bin’şin ki tâ bâz îsted çeşmem zi hun-pâlûdegî

Dudağından bal içen bulaşıklıktan tamamen temizdir. Otur ki gözüm kana boyanmaktan geri dursun.

Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur

Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur

Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultandır ki hizmetçisi olanlar, padişah olur. Bugün her kim (Sultan) Veled’e inanıp (dergâhına) yüz sürerse, fakir ise bey olur, bey ise sultan olur.

Ey kavm be hac refte kücâyîd kücâyîd
Dil-dâr hemin câst bi-yâyîd bi-yâyîd

Ey hacca giden topluluk! Nerdesiniz, nerdesiniz? Sevgili burada, gelin gelin!

İmrûz çü her rûz harâbîm ü harâb
Meg’şâ der-i endîşe vü ber gîr rebâb

Sad gûne nemâzest ü rükûest ü sücûd
An râ ki cemâl-i dôst bâşed mihrâb

Bugün her günkü gibi harabız, harap. Düşünce kapısını açma; rebabı (eline) al. Sevgilinin (güzel) yüzünü mihrap edinen için yüz türlü namaz var, (yüz türlü) rükû ve sücûd.

Hod râ çü demî zi yâr hurrem yâbî
Der ömr nasîb-i hîş an dem yâbî

Zinhâr tü zâyi ‘ ne-künî an dem râ
Zîrâ ki çünan demî diger kem yâbî

Kendini bir an sevgiliden yana sevinçli bulursan ömründe nasîbini o anda bulursun. O anı sakın zâyi etme. Zira öyle bir anı bir daha bulamazsın.

Derhâ heme besteend illâ der-i tü
Tâ reh ne-bered garîb illâ ber-i tü

Ey der kerem ü izzet ü nûr-efşânî
Hurşîd ü meh ü sitâregân çâker-i tü

Garip kimse, başka bir yol bulamasın diye bütün kapılar kapalı; ancak senin kapın açıktır. Ey keremde, yücelikte, nur saçmada güneşin, ayın, yıldızların kölesi olduğu (sevgili)!

Der kûy-i harâbât me-râ aşk keşan kerd
V’an dil-ber-i ayyâr me-râ dîd ü nişan kerd

Men der pey-i an dil-ber-i ayyâr bi-reftem
Ô rûy-i hod an lahza zi men bâz nihan kerd

Sultân-ı arefnâk büdeş mahrem-i esrâr
An sırr-ı tecellî-i ezel cümle beyan kerd

Aşk, harâbât semtine sürükledi; o hilekâr dilber de görüp bana işaret etti. Ben o hilekâr dilberin peşinden gittim; o ise hemen yüzünü sakladı benden. (Hakk’ın) sırlarına mahrem olan “arafnâk” sultanı, ezel tecellîsinin sırrını tamamen açıkladı.

(“Yarabbi! Seni hakkıyla bilemedik!” diyen Peygamber (s.a.v.)’e işaret edilmektedir.)

4. Selam

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî

Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî

Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.

 

Uşşak Mevlevî Âyîn-i Şerîfi – Okuyan Kani Karaca