Dellâlzâde İsmâîl Dede

Önceki Sayfaya Dön

Dellâl-zâde İsmail Efendi, 1797 yılında İstanbul’da, Fatih’in Sarıgüzel semtinde doğdu. Bir aşk macerasına adı karışarak saraydan uzaklaştırılan dellalı Mustafa Ağa’nın oğludur. İlkokul öğrenimini bulunduğu mahalledeki okulda tamamladıktan sonra, sahib olduğu olağanüstü ses güzelliği çevresinin dikkatini çektiğinden, bu yüzyılın büyük mûsikîşinası Dede Efendi’ye takdim edildi. Çocuktaki yeteneği sezen Dede Efendi, yaşı çok küçük olduğu için, on sekiz yaşına kadar Çilingir-zâde Ahmed Ağa ile bu öğrencisinin de öğrenimine özen gösterdi.

Bu sıralarda Enderûn’da hoca olarak Dede Efendi ile Şakir Ağa gibi iki büyük mûsikîşinas bulunuyordu. Çilingir-zâde ile İsmail Efendi’nin geniş oktavlı ve tiz sesleri vardı. Bir gün sarayda muhayyer sünbüle faslı okunurken Sultan II. Mahmud, hanendelerin arasında dik sesli bir hanendenin olmadığını görerek, dışarıda bulunan çıraklar arasında bu özellikte kimse varsa fasla alınmasını Dede Efendi’ye emretti. Dede Efendi de bu fırsattan yararlanarak bu iki öğrencisini 1815 yılında Enderûn’a aldırtmış oldu.

Dede Efendi bu yetenekli öğrencisi ile yakından ilgilendi ve bu beraberlik on yıl kadar sürdü. Bir yandan dersler devam ederken, bir yandan da padişahın huzurunda yapılan küme fasıllarına katılıyor, çok etkili ve parlak bir sesi olduğundan, diğer hanendelerin seslerinin üstünde seyrediyor, II. Mahmud’un dikkatini çekerek “iltifat ve ihsanlara gark”oluyordu. O yıllarda küme fasıllarında Kadıasker Mustafa İzzet Efendi ile Musahib Said Efendi ney;Rıza Efendi, Mustafa Ağa, Ali Ağa keman; Numan Ağa, Zeki Mehmed Ağa, Mahmud Ağa, Necip Ağa, Keçi Ârif Ağa’nın tanbur çaldığı;Suyolcu-zâde Salih Efendi, Basmacı Abdi Efendi, Dede Efendi, Kömürcü-zâde Hâfız Efendi’nin hanende olduğu hatırlanırsa, Dellâl-zâde’nin nasıl bir ortamda yetiştiği anlaşılır.

Enderûn’da bu şekilde yaşayıp giderken ünlü mûsikîşinas Hâşim Bey, Enderûn’a alınmış, eğitime ile uğraşması için Dellâl-zâde’ye teslim edilmişti.

Her nedense bir süre sonra Hâşim Bey Dellâl-zâde’nin çıraklığından alınarak Şakir Ağa’nın yanına verildi. İsmail Efendi bu olaya çok üzülmüş ve kırılmıştı. Bunu bir izzetinefis meselesi yaparak on bir yıllık saray hayatından ayrıldı.

15 Haziran 1826 tarihinde Yeniçeri ayaklanması başlamıştı. Zorbalar iyice gemi azıya almış, padişah Sancak-ı Şerif’i çıkartmış, ancak saray dellâlları korkularından dışarı çıkamamış ve durum halka duyurulamamıştı. İşte tam bu sırada eli silah tutan halk toplanmış ve askerlerin de yardımı ile zorbaların hakkından gelinmiş, isyan bastırıldıktan sonra Dellâl-zâde’ye yeniden musahiblik verilerek saraya dönmesi sağlanmıştı.

Bu olaydan sonra, Yeniçerilikle birlikte bu teşkilâta bağlı olan Mehterhâne kapatılmış, padişah İtalya’dan mûsikîşinaslar getirtmiş, Batı mûsikîsime önem verilerek Enderûn eski önemini yitirmişti. Ancak, yüzyılların getirmiş olduğu gelenekler içinde eski görevini bir ölçüde sürdürüyordu, sarayda yapılan fasılların eski ihtişamı kalmamış, Enderûn’un en seçkin öğrencileri Donizetti’nin emrine verilmişti. Bütün bu olaylar hem Dede Efendi’yi hem de Dellâl-zâde’yi fazlasıyle üzüyordu. Bu ve buna benzer düşüncelerin etkisi sonucu Dede Efendi, İsmail Efendi, Mutâf-zâde Ahmed Efendi padişahtan izin alarak Hac’ca gittiler. Dede’nin Mekke’de ölümü üzerine, Dellâl-zâde büyük acılar içinde İstanbul’a döndü ve Enderûn’daki görevine başladı. Sultan Mecid onu 1846 yılında Beşiktaş’ta kurulan Mızıka-i Humayûn’a hanende öğretmen olarak tayin etmiş, aynı zamanda Enderûn’daki görevini de sürüdürmüştü. Bu padişahın saltanat yıllarında her ne kadar saray teşkilâtında oldukça değişiklik yapılmışsa da saray müezzinleri ve Enderûn hocaları eski görevlerinde kalmıştı.

Dellâl-zâde, Çilingir-zâde Ahmed Efendi’nin ölümü üzerine 1862 yılında müezzinbaşılığa terfi ettirildi. Yedi yıl bu görevi yerine getirdikten sonra 1869 yılında ve yetmişiki yaşında, Beşiktaş Karakol sokağındaki evinde öldü;Yahya Efendi mezarlığında toprağa verildi.

Dede’nin açmış olduğu bestekârlık çığırının en kudretli temsilcilerinden biridir. Rauf Yekta merhum, onun uslûb ve edasının hocası gibi olduğunu yazdıktan sonra, ayrıca dikkate değer bir özelliğinin de olduğunu ekler. Sadeddin Arel bu konuda bir gün-Şiirimizde zarafet ve belagat harikası olan Nedim gibi, Dellâl-zâde de eserlerinde zarafet ve güzellik yaratmıştır-sözleri ile belirlemişti. Sözün kısası Dellâl-zâde eserlerinin melodik kuruluş ve edasındaki zarafet ve güzellikleriyle, daima ustasının sağında yer almıştır.

Rauf yekta Bey, bir zamanlar unutulmuş olan Karcığar makamının “İki turnam geliyor allı, karalı” güfteli şarkısı ile İsmail Efendi tarafından yeniden ihya edildiğini yazar. Büyük, küçük çeşitli makam, ritm ve formlarda bir çok eser bestelemiştir. Yegâh makamındaki iki murabbaı ile ağır ve yürük semâileri en nefis eserlerindendir. Karcığar makamını yeniden ihya ederek bu makamdan bestelemiş olduğu iki murabba ile iki semâi de en muvaffak eserleri arasındadır.

Bunlardan başka, sûznâk bestesi, şehnaz şarkısı ve diğer eserleri klâsik repertuarımızın en güzel eserlerini teşkil eder. Bilinen eserleri iki ilâhi, iki kâr, onüç beste, yedi ağır semâi, on yürük semâi, bir peşrev, bir sengin semâi, kırk şarkıdan ibarettir.

Dellâl-zâde mûsikîden başka müneccimliğe de merak etmiş ve makamların her birine(Birer vakid terennüm tahsisi) ile uğraşmış ve bu yolda birçok denemelere girişmiştir. Padişahın huzurunda fasıl okunması irade olunduğu zaman saatine bakar, bir takım hesaplar yaptıktan sonra okunacak faslı tayin edermiş. Hayatının sonlarında mûsikîmizin nazariyatı ile de uğraşmaya başlamış ise de bu yoldaki çalışmaları müsbet bir neticeye varamamış, mahdut kalmıştır.

Dellâl-zâde İsmail Efendi’nin halk mûsikîsini de sevdiğini , halk edebiyatı formunda şiirler yazdığını ve bunları halk mûsikîsi beste formlarına benzeyen bir uslûbla bestelediğini görüyoruz.

Mûsikîmize birbirinden güzel eserler kazandıran bu değerli bestekârımızı saygıyla ve rahmetle anıyoruz. . .

Dellâlzâde İsmail Efendi’nin Eserleri

Makam + Form + Eserin Adı + Usûl

  • Acem Aşiran /Ağır Semai / Aya şehenşah–ı taht–ı hümayun–ı zib–ı Osma Ağır Aksak Semai
  • Acem Aşiran/ Şarkı/ Ey şehenşah–ı melek–haslet ruhun pür–tab–ı Ağır Aksak
  • Acem Aşiran /İlahi /Güruh–ı enbiyanın serverisin ya Resulallah Düyek
  • Acem Aşiran/ Beste/ Hayatı cümleye şahım sürur–ı şevket–efzadır Zencir
  • Acem Aşiran/ Beste/ Şeh–ı genc–ı sehavetsin sen ey şah–ı kerem Ağır Hafif
  • Acem Aşiran/ Şarkı/ Ruh–ı alemdir kulub–ı nası hep mesrur eyleyen Devr–i Hindi
  • Arazbar–Buselik/ Şarkı/ Ey merdüm–i çeşm–i cihan Aksak
  • Bayati/ Şarkı/ Gördüğüm günden beri ey şivekar Düyek
  • Beste–Isfahan/ Şarkı/ Aşka düştüm çaresiz ben nagehan Ağır Aksak
  • Bûselik/ Şarkı/ Bana ol şuh gör neyledi Ağır Aksak
  • Bûselik /Şarkı /Gülzara gel ey gül’izar Ağır Aksak Semai
  • Bûselik/ Şarkı/ Sanırdım ey meh–ı nazım Düyek
  • Bûselik/ Ağır Semai/ Aya ne edem ol şeh–ı hubana hediyye Aksak Semai
  • Bûselik/Yürük Semai /Cefası aşıka yarin vefa değil de nedir Yürük Semai
  • Büzürg/ Şarkı/ Ey gülistan–ı letafet içre kaddin nev–nihal Ağır Aksak
  • Büzürg /Şarkı/ İşte galdi nevbahar erişti yar Aksak
  • Büzürg/ Şarkı/ Ey serv–kaamet nazik–edasın Aksak
  • Dügah/ Şarkı/ Bilmiyorum noldu bu dem ey gönül Sengin Semai
  • Dügah /Yürük Semai/ Hal–ı siyeh–ı gerden–ı nazik–terindedir Yürük Semai
  • Dügah/ İlahi/ Nideyim sabredebilsem dil–u can oda yanar Çifte Düyek
  • Evc/ Şarkı/ On kerre demedim mi sana dilber–ı didar Aksak Semai
  • Evc-Bûselik /Şarkı /Ey şah–ı şahan vey nur–ı yezdan Curcuna
  • Ferahnak/ Şarkı/ Olmadım ben dest–res manendine Aksak
  • Ferahnak/ Şarkı/ Zülfünü ruhsara dök sünbül gibi Ağır Aksak
  • Ferahnak/ Kâr/ Resm–ı sur oldu müheyya şad–u handan vakti Muhammes
  • Ferahnak/ Şarkı/ Künc–ı gamda ruz–u şeb dil bi–huzur Ağır Aksak
  • Hicaz/ Şarkı/ Meseldir söylenir dilde Ağır Aksak
  • Hicazkar/ Ağır Semai/ Ey şah–ı meydan–ı fesahat Aksak Semai
  • Hicazkar/ Şarkı/ Meseldir söylenir dilde Düyek
  • Hümayun/ Şarkı/ Ey dil–rubay–ı dil–şikar Ağır Düyek
  • Irak/ Tevşih/ Sultan–ı rüsul şah–ı mümeccedsin efendim Evsat
  • Isfahan/ Şarkı/ Seni her gördüğüm anda gönlüm aldırdım Aksak
  • Isfahan/ Yürük Semai/ O güzel gözlere hayran olayım Yürük Semai
  • Karcığar/ Beste/ İksir–ı gına hak–ı der–ı uzletimizdir Hafif
  • Karcığar/ Ağır Semai/ Ne dane vü ne dam–u ne sayyad gerektir Aksak Semai
  • Karcığar/ Yürük Semai/ Nihanı ol but–ı şirin–sühanla söyleşiriz Yürük Semai
  • Karcığar/ Beste/ Yıkıldı aşk ile abad gördüğün gönlüm Zencir
  • Mahur/ Şarkı/ Al yanına bir dil–nüvaz Aksak
  • Mahur/ Beste/ Haddeden geçmiş nezaket yal–u bal olmuş sa Çenber
  • Mahur/ Şarkı/ Gönül adlı bülbülüm var yar olmağa gül istiy Aksak
  • Mahur/ Yürük Semai/ Zehi safa ki yanımda o fitne–cu biledir Yürük Semai
  • Mâhûr Bûselik /Beste/Aya ne edem ol şeh–ı hubana hediyye Zencir
  • Mâhûr Bûselik /Beste /Kimseyi dil–teng–ı azar etme sultanlık budur Hafif
  • Mâhûr Bûselik/Ağır Semai/ Manend–ı ah kimse bana hem–nefes değil Sengin Semai
  • Mâhûr Bûselik/Yürük Semai/ Taht–gah eyleyeli gülşeni sultan–ı nesim Yürük Semai
  • Mâye/ Şarkı/ Ey bülbül–ı hoş–nağme–ı ser–agaaz Türk Aksağı
  • Muhayyer Bûselik/ Beste/ Çekme zahm–ı dil içün merheme zahmet can Zencir
  • Muhayyer Bûselik/ Beste/ Kamet–i yare nazar kıl nahl–i mevzun böyledir Ağır Hafif
  • Muhayyer Bûselik/Ağır Semai/ Kul olurdum halk–ı alem olmasa kulun eğer Aksak Semai
  • Muhayyer Bûselik/ Yürük Semai/ Cevher gibi rizan olayım böyle gerektir bu Yürük Semai
  • Muhayyer Kürdi/ Şarkı/ Hayalin didede medhin dilde şahım Aksak
  • Müstear/ Yürük Semai/ Sana dil mah–ı tabanım yakıştı Yürük Semai
  • Nevâ–Bûselik/ Şarkı/ Ey menba–ı ihsab–ı ata şah–ı melek–zad Ağır Aksak Semai
  • Nevâ–Bûselik/ Şarkı/ Geldi eyyam–ı bahar–ı gulgule Ağır Aksak
  • Nühüft/ Ağır Semai/ Kimlerle meyan–beste–ı ağuş–ı meramdır Ağır Aksak Semai
  • Nühüft/ Yürük Semai/ Teng oldu gönül ah–ı dil–ı pür–şererimden Yürük Semai
  • Rast/ Şarkı/ Andelib–ı sahn–ı aşkaa gülşenim Düyek
  • Rast/ İlahi/ Bilirim bende sensin Allahım Sofyan
  • Rast/ Şarkı/ Seninle neşe–yabım ben Ağır Evfer
  • Rehâvi/ Kâr/ Sünbüli sünbüli sünbüli siyeh Muhammes
  • Revnâknümâ/ Beste/ O dil ki ne gam–u enduh–u ne melali tutar Zencir
  • Segah/ Şarkı/ Çok kıldı harab dilleri mamur nigahın Ağır Aksak Semai
  • Segah/ Şarkı/ Şema–ı maksudu yak Aksak
  • Suz–i Dil/ Şarkı/ Gönül burcunda ol mehdir Aksak
  • Suz–i Dil/ Şarkı/ Gücenmiş ol gül–ı gülzar Ağır Düyek
  • Suz–i Dilara/ Şarkı/ Şehenşahın cemalidir cihanı eyleyen pür–nur Düyek
  • Suzinak/ Şarkı/ Dedim ey gönül sultanı aman ey canımın can Aksak
  • Suzinak/ Beste/ Sinede bir lahza aram eyle gel canım gibi Devr–i Kebir
  • Şehnaz/ Şarkı/ Seyr eyleyip hüsnün şeha Düyek
  • Şehnaz/ Şarkı/ Etmedin bir lahza ihya hatır–ı viranımı Ağır Devr–i Hindi
  • Şehnaz-Buselik/ Şarkı/ Ey kadd–ı bala aladan ala Sofyan
  • Şehnaz–Haveran/ İlahi/ Güruh–i enbiyanın serverisin ya Resulallah Nim Evsat
  • Tahir/ Şarkı/ Ben sana mecbur olmuşum gel yavrucağım Aksak
  • Uşşak/ Şarkı/ Muntazırdır sana uşşak gel güzelim Aksak
  • Yegâh/ Ağır Semai/ Benim afet–ı cihanım Aksak Semai
  • Yegâh/ Ağır Semai/ Cefay–ı tali–ı na–sazkarı benden sor Aksak Semai
  • Yegâh/ Şarkı/ Sen ettin kendine efkende gönlüm Aksak
  • Yegâh/ Şarkı/ A benim gözüm nuru cilveli yarim Aksak
  • Yegâh/ Beste/ Gönül ki aşk ile pür sinede hazine bulur Zencir
  • Yegâh/ Beste/ Bir haber gelmedi aram–ı dil–u canımdan Hafif
  • Yegâh/ Ağır Semai/ Piyale elde nedem bezmime habib gelir Aksak Semai
  • Yegâh/ Şarkı/ Ben olurum sana bülbül efendim Aksak
  • Yegâh/ Yürük Semai/ Bülbülüm bir güle kim şevkimi efzun eyler Yürük Semai
  • Zengüle/ İlahi/ İnile ey dertli gönül inile Düyek
  • Tarz–ı Nevin/ Saz Semai/ Tarz–ı Nevin Saz Semaisi Aksak Semai
  • Tarz–ı Nevin/ Peşrev/ Tarz–ı Nevin Peşrev Hafif

Tâhir AYDOĞDU
Kaynak: Türk Mûsikîsi tarihi, Dr. Nazmi ÖZALP