Rast Âyin-i Şerîf

Önceki Sayfaya Dön

Kutbü’n Nâyî Osman Dede

1. Selam

İn hâne ki peyveste derû çeng u çeğenest
Ez hâce beporsîd ki in hâne çe hânest

Çun rûz-i kıyamet ki kesî râ ser-i kes nîst
Ez zevk nedânist u fulânest u fulânest

İçinde çeng ve çegâne gibi sazların
bulunduğu bu evi hâceye sorun.

Kimsenin kimseyle ilgilenmediği, her koyunun kendi bacağından asıldığı
kıyamet gibi kimin kim olduğunu zevkinden bilemedi.

Âteş nezened der dil-i mâ illâ û
Kûteh nekuned menzil-i mâ illâ û

Ger cumle cihâniyân tabîbem gerdend
Hal mînekuned muşkil-i mâ illâ û *

Bizim gönlümüzü tutuşturan O’dur ancak.
Gideceğimiz yolu kısaltan O’dur ancak.

Tüm insanlar tabibim olsa da
Derdime deva olan O’dur ancak.

Cânâ cemâl-i ruh besî hûb u bâferest
Lîken cemâl-i husn-i tu hod çîz-i digerest

Mândem dehân bâz zi ta’zîm-i an cemâl
Her lahza ber zebân-i dil Allâhuekberest

Hemçun kamer betâftî zi Tebrîz-i Şems-i Dîn
Nî çun kamer, çe bâşed kan rûy-i akmerest

Ey can, ruhun cemali çok güzel ve parlak.
Ancak senin güzelliğin bir başka.

O güzelliğin karşısında ağzı açık kaldım.
Her an gönül dilimde Allahüekber var.

Din güneşi Tebrizli Şems’le ay gibi parladın.
Ay da ne oluyor ki, onda yüz ayın parlaklığı var.

Tâ rây bedinkıble-i cân âverdîm
Sıdk-ı dil ü ikrâr-i zebân âverdîm

Çun mazhar-i Âdemest in şâh-i cihân
Mâ hemçu melek secde ezan âverdîm

Bu can kıblesine yöneldiğimizden beri
Gönül sıdkımızı hal diliyle ikrar ettik.

Bu dünya şahı Adem’in mazharı olduğu için
Biz de melek gibi bu yüzden secde ettik.

Ey dil, bu yeter iki cihanda sana iz’ân
Birdir bir, iki olmaya, yok bilmiş ol imkân

Hak söyleyecek sende, senin ortada nen var?
Alemde heman ben dediğindir sana noksan

Sa’y eyle, rıza gözle, ko ıtlak ile kaydı
Alemde semai bu yeter sâlike irfan

2. Selam

Sultân-i menî, sultân-ı menî
Ender dil ü cân îmân-ı menî
Der men bedemî, men zinde şevem.
Yek cân çi şeved, sad cân-ı menî

Sultanımsın, sultanımsın
Canımda, gönlümde imanımsın.
Nefes verirsen bana, dirilirim.
Bir can ne ki; yüz canımsın.

Ey âşıkân, ey âşıkân, peymâne râ gum kerde’em
Zan mey ki der peymânehâ an dernegonced horde’em

Ey aşıklar, aşıklar, kadehi kaybettim.
Kadehlere sığmayan o meyden içtim.

3. Selam

Âmed nidâ ez âsumân canrâ ki bâz â esselâ
Cân goft ey nâdi-yi hoş, ehlen ve sehlen, merhabâ

Sem’an ve tâ’aten ey nidâ her dem du sad cânet fedâ
Yekbâr-i dîger bang zen tâ berperem ber “hel etâ”

Gökten cana bir ses geldi; dön haydi.
Can dedi: Ey güzel nâdi, selam sana.

Baş üstüne, her an yüz can feda sana.
Bir kez daha seslen “hel etâ”ya kanat açayım. **

Ey ki hezâr âferîn bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü âkân olur

Her ki bugün veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur; bay ise sultan olur.

Ey binlerce varı, yaratan, bu nasıl bir sultandır ki, onun kulu olan kişiler, padişahlar padişahı olmada, şahlara buyruk yürütmede.

Bugün Veled’e inanarak ona, onun kapısına yüz süren kişi,
yoksulsa zengin oluyor, zenginse sultan kesiliyor.

Şemşîr-i ezel be dest-i merdân-i Hudâst
Gûy-i ebedî der ham-i çevgân-i Hudâst ***

Ezel kılıcı Allah yolundaki yiğitlerin elindedir.
Ebedîlik topu Tanrı’nın çevgeninin kıvrımındadır.

An ten ki çu kûh-i Tûr rûşen âmed
Nûr-i hod ezû taleb ki û kân-i Hudâst

Tûr dağı gibi parlayan o bedenden
İste nurunu ondan. Zira Tanrı madenidir o.

Peyveste zi Hak mest şov u bâkî bâş
Mustağrak-i aşk u sûz-i muştâk bâş

Daima Tanrı ile mest ve ölümsüz ol.
Aşka dal ve Tanrı sevgisi içinde yan.

Çun bâde becûş der hum-i kalb-i hod
Vangâh be hod zarîf u hem sâkî bâş

Kalbinin küpünde kayna dur şarap gibi.
Böylece hem zarif ol hem saki.

Zi aşk-i rûş-i tu rûşen dil-i benîn u benât
Biyâ ki ez tu şeved seyyiâtihim hasenât

Yüzünün aşkıyla oğlanların kızların gönlü aydın.
Gel, seninle günahlar sevaplara dönüşür.

Hiyâl-i tu çu derâyed be sîne-yi âşık
Derûn-i hâne-yi ten pur şeved çerâğ-i hayât

Senin hayalin göğsüne gelmeye görsün,
Beden hanesinin içi hayat çerağıyla dolar.

Ne acâyib bezemiş hüsnile Bârî
Bu sûret-i yâri, bu nakş ü nigârı

Her ehl-i nazar kim göre tahsîn ola kârı
Bu çeşm ü izârı kalmaya karârı

Ey mutrib-i dilkeş, ele al çeng ü rebâbı
Çâk eyle hicâbı, ref’ eyle nikâbı

Ey sâki-yi mehveş, taşa çal şîşe-yi ârı
Sun câm-ı ikârı, def’ eyle humârı

Ey zâhid-i zerrâk ü müzevvir, ko riyâyı.
Tut râh-ı fenâyı, derkeyle Hüdâ’yı.

Şast-ı şehe düş, mâhî-yi aşk ol, ko kenârı
Bul şâh-ı şikârı, terkeyle feşârı.

Hey hey, nedir ol hâl-i muanber, rûh-i enver
Ol sâki-yi kevser, ol rûh-i musavver.

Seyret, nice cem’eylemiş ol nûr ile nârı
Zi san’at-ı cârî, zi kudret-i Bârî

Uşşâki katar eyledi aşk içre Muhammed
Ol şâh-ı mümecced, ol matlab-ı maksad

Ey üştürdil, sen olagör îiş-i katârı
Çek aşk ile bâr-ı bîverd ile hârı

Ey şâhid ü ey vâleh ü şûrîde vü şeydâ
Ey bîser ü bîpâ, dîvâne cü rüsvâ

Derdile belâ ile geçir leyl ü nehârı
Kıl nâle vü zârî, nûş eyle bihârı.

Yârab harem-i hazretine râh bağışla
Yâ derd ile bir âh-ı sehergâh bağışla.

Aldın dil-i gümrâhımı, koydun beni bîdil
Bârî yerine bir dil-i âgâh bağışla.

4. Selam

Sultân-i menî, sultân-ı menî
Ender dil ü cân îmân-ı menî

Der men bedemî, men zinde şevem.
Yek cân çi şeved, sad cân-ı menî

Sultânım, sultânımsın sen benim.
Cânımda, gönlümde imânımsın.

Ancak sen bana bir nefes verirsen ben dirilirim, neşv ü nemâ bulurum.
Bir cân da ne oluyor ki, sen benim yüzlerce cânımsın…

Farsça Güftesi

(1)
اين خانه که پيوسته درو چنگ و چغانست
از خواجه بپرسيد که اين خانه چه خانست
چون روز قيامت که کسی را سر کس نيست
از ذوق ندانست و فلانست و فلانست

(2)
آتش نزند در دل ما الاّ او
کوته نکند منزل ما الاّ او
گر جمله جهانيان طبيبم گردند
حل می نکند مشکل ما الاّ او

(3)
جانا جمال روح بسی خوب و با فرست
ليکن جمال حسن تو خود چيز دگرست
ماندم دهان باز ز تعظيم آن جمال
هر لحظه بر زبان دل الله اکبرست
همچون قمر بتافتی ز تبريز شمس دين
نی چون قمر چه باشد کان روی اقمرست

(4)
تا رای بدين قبلة جان آورديم
صدق دل و اقرار زبان آورديم
چون مظهر آدم است اين شاه جهان
ما همچو ملک سحده از آن آورديم

(6)
سلطان منی، سلطان منی
اندر دل و جان ايمان منی
در من بدمی، من زنده شوم
يک جان چه شود، صد جان منی

(7)
ای عاشقان ای عاشقان پيمانه را گم کرده ام
زان می که در پيمانه ها آن در نگنجد خورده ام

(8)
آمد ندا از آسمان جان را که باز آ الصّلا
جان گفت ای نادی خوش اهلاً و سهلاً مرحبا
سمعاً و طاعتاً ای ندا هر دم دو صد جانت فدا
يکبار ديگر بانگ بزن تا برپرم بر هل اتی

(10)
شمشير ازل به دست مردان خداست
گوی ابدی در خم چوگان خداست
آن تن که چو کوه طور روشن آمد
نور خدا ازو طلب که او کان خداست

(11)
پيوسته ز حق مست شو و باقی باش
مستغرق عشق و سوز مشتاقی باش
چون باده بجوش در خم قلب خود
وانگاه به خود ظريف و هم ساقی باش

(12)
ز عشق روی تو روشن دل بنين و بنات
بيا که از تو شود سيّآتهم حسنات
خيال تو چو در آيد به سينة عاشق
درون خانة تن پر شود چراغ حيات

(16)
سلطان منی، سلطان منی
اندر دل و جان ايمان منی
در من بدمی، من زنده شوم
يک جان چه شود، صد جان منی

  • * Kulliyât, I/168.
  • ** hel etâ: Kur’ân, LXXVI/1 : “Gerçek şu ki, insanın üzerinden daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.”
  • *** Kulliyât, I/137.

Rast Nota

Rast Mevlevî Âyîn-i Şerîfi (Cazim Dede nüshası)

Rast Nota 1

Rast Mevlevi Ayin-i Serifi – Şeb-i Arus